brown wooden smoking pipe on white surface

KARARLAR

ÇALIŞAN KADIN EŞİNDEN NAFAKA ALABİLİR Mİ ?
EKONOMİK DURUMU DAHA İYİ OLAN EŞE NAFAKA VERİLİR M

Bu yazımızda sıkça sorulan;

· ‘’Çalışan kadın, eşinden nafaka talep edebilir mi?’’

· ‘’Mesleği olan eş, diğerinden nafaka isteyebilir mi?’’

· ‘’Ekonomik durumu daha iyi olan eş, nafakaya hak kazanabilir mi’’

· ‘’Çalışan kadın, boşanma davası sırasında eşinden nafaka alabilir mi ?’’

· ‘’Meslek sahibi olup, geliri yüksek olan eş boşanma davası sırasında diğer eşten kendisi için nafaka talep edebilir mi?’’

· ‘’Çalışan kadın lehine boşanma sonrası nafakaya hükmedilir mi?’’

· ‘’Çalışan kadının eşinden nafaka istemesinin şartları nelerdir’’

· ‘’Sigorta kaydı bulunan ve de geliri olan eş, diğer eşten hangi şartlar altında nafaka isteyebilir?’’

Sorularına cevap vermeye çalışarak, bu konuda daha önce Yargıtay tarafından karara bağlanan emsal kararları örnek olması açısından paylaşıyor olacağız. Bu yazımızda değerlendirilen hususların elbette yalnız kadınlar için değil, eşit şekilde evlilik birliği içerisindeki eşler açısından geçerli olduğunu da ifade ederiz.

Yazımızda belirtilen bilgiler bu konuda genel fikir ve bilgi sahibi olunması ve de konunun özünün daha sade şekilde anlaşılması için hazırlanmıştır. Her bir dosyanın ve de uyuşmazlığın başlı başına farklı özellikleri olduğunu ve de durumların bir bütün şeklinde değerlendirilmesinin nafaka talep edilmesi ve de boşanma davaları için oldukça önemli olduğunu belirtmek isteriz.

Bu anlamda hak kaybı yaşamamak için, her uyuşmazlıkta sürecin başından itibaren profesyonel avukatlık hizmetinden faydalanmanızın lehinize olacağını hatırlatmak isteriz. Her olay birbirinden farklı olup, her boşanma davasının dinamiği farklıdır. Bu anlamda mesleğiniz ve dolayısıyla geliriniz olsa dahi diğer eşten nafaka talep etmek konusunda süreci avukatınız ile değerlendirmeniz faydalı olacaktır.

NAFAKA NEDİR? EŞLER BİRBİRLERİNDEN HANGİ NAKAFALARI TALEP EDEBİLİR ?

Öncelikle boşanma, geçerli olarak kurulmuş bir evlenmenin eşlerin sağlığında kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanılarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir.

Eşler birbirlerinden bu boşanma davası sürecinde, anlaşmalı boşanma davası veyahut çekişmeli boşanma davası sırasında farklı çeşitlerde nafaka talep edebilirler. Boşanma davasının başlangıcındaki dava dilekçesi ile dava süresi boyunca nafaka talep edebilecekleri gibi, bu nafakanın davanın sonucunda verilecek karar ile belli şartlar dahilinde yine sürekli nafakaya hükmedilmesi de talep edilebilinmektedir. Yine devam etmekte olan boşanma davasının her aşamasında da davayı görmekte olan aile mahkemesinden nafaka konusunda karar verilmesi talep edilebilmektedir.

Eşlerin birbirlerine karşı olan nafaka yükümlülüğü, esasında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. Maddesi hükmünden başlayarak, yine toplumumuzdaki evliliğe bakış açısının eşlerin birbirine ve aile birliğine destek olmaları gerektiğine yönelik yasal düzenlemelerden alır. Boşanma davası sırasında da bu konularda yaşanması muhtemel sıkıntılara boşanma davasına bakan hakim tarafından müdahale yapılması yöntemi ile ‘’nafaka’’ dediğimiz maddi destek ödemesi ortaya çıkmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 185. Ve de 186. Maddelerinde yine eşlerin evlilik birliği içerisinde birbirlerine karşı bir kısım yükümlülükleri olduğu açıkça yasalar ile düzenlenmektedir.

Eşler birbirlerinden ilk olarak boşanma davalarında alınması gereken ‘’geçici önlemler’’ kapsamında diğer eşten dava sırasında geçimleri için Türk Medeni Kanunu madde 169, 196,197 gereğince GEÇİCİ TEDBİR NAFAKASI talep edebilirler.

Bunun dışında yine eşler birbirlerinden kendileri için boşanma davasının hükme bağlanması ile bu konuda bir karar verilerek, boşanma kararının verilmesinden sonrası dönemler için şartları mevcutsa Türk Medeni Kanunu madde 175 gereğince YOKSULLUK NAFAKASI talep edebilirler.

Yani boşanma davası sırasında bir eşin diğerinden farklı gerekçeler ile talep edebileceği nafaka türüne TEDBİR NAFAKASI denmekte iken bu nafakanın dava sonuçlandıktan sonra da devam edecek şekilde belli şartlar mevcut ise hükmedilmesine YOKSULLUK NAFAKASI denir.

Bunun yanında yine eşlerin ortak çocuğu varsa ve de bu yönde bir gereklilik olması durumunda boşanma davası sırasında çocuğun velayeti kendisine bırakılan eşin çocuğun bakımı için de eşinden hem dava sırasında tedbiren hem de boşanma davasının sonucunda bir süre daha devam edecek şekilde nafaka talep etmesi mümkündür. Çocuk için talep edilebilecek nafaka bu yazımızın konusu olmadığından detaylandırılmayacaktır.

EŞE VERİLEBİLECEK OLAN NAFAKALAR

TEDBİR NAFAKASI

YOKSULLUK NAFAKASI

TEDBİR NAFAKASI NEDİR? TEDBİR NAFAKASI NASIL TALEP EDİLİR?

‘’Madde 169- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır. ‘’

Hükmü gereğince tedbir nafakası, mahkeme hakimi tarafından kendiliğinden alınmalıdır. Bu yöndeki açık hükme rağmen tarafların dilekçelerinde gerekçeli ve net şekilde bu nafaka türünü talep etmesinde fayda vardır.

Bu konuda boşanma davasının görülmekte olduğu mahkemece tedbir nafakası talebi konusunda olumlu veya olumsuz bir ara karar verilecektir. Yine her aşamada değişen koşullar ve yeni gerekçeler ile bu nafakayı talep etmek mümkündür.

KUSURLU OLAN EŞ TEDBİR NAFAKASI İSTEYEBİLİR Mİ ?

Boşanma veya ayrılık davasında geçici tedbir nafakası verilirken tarafların kusur oranları dikkate alınamaz.

Lehine önlem alınacak eş kusurlu olsa dahi, önlemi gerektirecek sebeplerin varlığı halinde kanunda belirtilen geçici nedenlerin uygulanması gerekir.

Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2013/18569 Esas, 2014/228 Karar numaralı emsal Yargıtay kararında ;

Kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasıyla açılan boşanma davasında, bu ispatlanmamış ise de kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunarak boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun anlaşılması karşısında ‘’ev hanımı olup herhangi bir geliri ve mal varlığı bulunmayan davalı yararına dava tarihinden geçerli olmak üzere uygun bir miktarda tedbir nafakası taktir edilmesi gerekirken kusurlu olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. ‘’

Şeklinde karar verilerek ev hanımı olan kadın lehine boşanmaya konu olaylarda tam kusurlu olsa dahi ‘’tedbir nafakası’’ na hükmedilmemesini bozma nedeni yaparak bu hususu vurgulamıştır.

ERKEK, KADINDAN TEDBİR NAFAKASI İSTEYEBİLİR Mİ ?

Bu konuda Türk Medeni Kanunumuzda geçmiş kanundaki anlayışta değişikliğe gidilerek eşler arasında tamamen eşitliğe dayalı bir kanun benimsemiştir. Bu anlamda erkeğin evlilik birliğini geçindirme görevi olduğu belirtmede değişikliğe giderek ‘’eşlerin güçleri oranında maddi manevi birliğe katkıda bulunma’’ şeklindeki cinsiyet eşitliği temel olan bir görüş benimsenmiştir.

Bu anlamda erkek olan eş de kadından bahse konu nafakaları pek tabii isteyebilecektir.

NAFAKA TALEBİ DEĞERLENDİRİLİRKEN NELERE BAKILIR? NAFAKA MİKTARI NASIL BELİRLENİR?

Bu hususta en önemli durum tarafların sosyo-ekonomik durumlarıdır. Bu yönde tarafların dilekçeleri ve delilleri ile mahkemeyi yönlendirmesi önem arz eder. Mahkeme tarafından sunulan delillere, tarafların maddi durumlarına, yaptırılacak ekonomik durum araştırmasına, tarafların SGK dökümleri ve maaş bilgilerinin durumuna göre nafaka gerekliliğini değerlendirmektedir.

Boşanma davası sırasında kimi zaman taraflardan biri için hayati önem arz eden nafaka konusunda hukuki değerlendirme kapsamında taleplerinizin olması oldukça önemlidir.

Yine mahkeme tarafından hükmedilecek tedbir nafakası miktarı da yine her somut olaya, tarafların maddi durumlarına, tarafların hayat tarzı ve maddi ihtiyaçlarına göre değişkenlik göstererek belirlenmektedir.

Tedbir nafakası talep edilecek miktarda talep eden yönünden herhangi bir sınır olmamakta olup mahkemece talepten fazlasına hükmedilemeyeceği gibi daha azına hükmedebilmekte veya talebi tamamen reddedebilmektedir.

Yoksulluk nafakası talebi bakımından ise, boşanma ile yoksulluğa düşme şartı bulunmaktadır.

ÇALIŞAN EŞ DİĞERİNDEN NAFAKA TALEP EDEBİLİR Mİ?

Bu kısmın devamında açıklayacağımız ve yine her somut olay özelinde belli şartların sağlanması durumunda, emsal Yargıtay kararları ile de daha önce bu yönde verilen kararlar gereğince çalışan eşlerin, geliri olan -hatta diğer eşten daha fazla geliri olan- eşten boşanma davası kesinleşene dek tedbir nafakası isteyebileceklerini söyleyebiliriz.

Yani, boşanma davası sırasında geliri olan, fiilen çalışan bir kadın olmanız durumunda, kusurlu olsanız dahi eşinizden tedbir nafakası talep edebileceğinizi söylemeliyiz. Bunun için somut olay ve sunulan deliller önemli olacaktır.

Yoksulluk nafakası talebi bakımından ise bu durum biraz daha farklı olup, boşanma ile yoksulluğa düşme şartı kapsamında eğer diğer eş kendi rızası ile eşine nafaka ödemeyi kabul etmiyor, nafaka ödemek istemiyorsa mahkeme tarafından bu konuda lehe karar verilmesi daha zordur. Ancak bu durum boşanma davası sırasında karar kesinleşene dek tedbir nafakası istenemeyeceği anlamında gelmemektedir.

Tedbir nafakası talep eden eşin bu talebinin, salt talep edenin geliri olduğu nedeniyle gerekçe gösterilerek reddedilmesi doğru olmadığı gibi her somut olaya göre değişebilecek şekilde bu husus ancak nafaka miktarının belirlenmesinde göz önüne alınabilecektir.

Bu konuda emsal olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ,07.06.2022 tarih, 2021/2-322 Esas, 2022/851 Karar sayılı Kararında da geliri bulunmasına rağmen ayrı evde yaşamak zorunda olan davacı muvazzaf asker kadının avukat olan eşinden tedbir nafakası alabileceğine hükmedilmiş ve de tedbir nafakasına hükmedilmemesi bozma sebebi yapılmıştır :

'' ...boşanma veya ayrılık davası hangi eş tarafından açılırsa açılsın hâkim dava tarihinden itibaren davanın devamı süresince istek olmasa bile Kanun’dan doğan alınması gerekli bu önlemlerin alınması için kendiliğinden harekete geçecektir. Zira evlilik birliğinin kurulması ile eşlerin birbirlerine karşı yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan tüm hak ve yükümlülükleri, boşanma davası açılması ile değil, birliğin sona erme anına kadar devam etmektedir. Dolayısıyla boşanma davası açılsa da eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılmak zorunlulukları doğal olarak devam ettiğinden hâkim; eşlerin ekonomik güçlerini, gelir ve giderlerini, mal varlıkları bulunup bulunmadığını varsa bunların değer ve gelirlerini araştırıp belirleyecek, çocukların hangi eş yanında olduğunu tespit edecek, bir eşin diğer eşe nafaka verip vermeyeceğini, verecekse ne miktar vereceğini, yine eşler ergin olmayan çocukların bakım, eğitim ve gözetimine birlikte özen göstermek zorunda olduklarından, çocuklar için de, çocuk yanında olmayan eşin, diğer eşe nafaka verip vermeyeceğini, verecekse miktarını saptamak zorundadır. Burada eşlerin her birinin “ekonomik gücü, mal varlığı ve geliri” diğer eşin yükümlülüğünü belirlemedeki bir ölçütten ibarettir. İşte boşanma veya ayrılık davasının açılma tarihinden, dava sonuçlanıncaya kadar devam edecek olan bu nafakaya tedbir nafakası denilmektedir. Boşanma kararının kesinleşmesi ile bu nafakalar koşulları var ise eş için yoksulluk, çocuk için ise iştirak nafakası olarak devam eder.

...

Dolayısıyla, tedbir nafakası takdirine ilişkin kararın, davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin araştırma sonuçlarının dosyaya gelişini takiben hemen verilmesi gerekir. Bu aşamada tarafların kusur durumu belirlenemeyeceğine göre verilecek kararda kusur durumu bir ölçü olarak alınamayacağı gibi, nihai kararla belirlenen kusur durumu da tedbir nafakasının kaldırılmasını ya da iadesini gerektirmez. Zira tarafların “kusur durumu” hiçbir şekilde tedbir nafakasının takdirine etkili bir unsur değildir. Dahası Kanun’da, tedbir nafakası yönünden tarafların kusurlu olup olmamaları bir unsur olarak yer almamaktadır. Bu nedenle, hâkimin kusur durumuna bakmaksızın davanın en başında bu geçici önlemi alması ve buna bağlı olarak da tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını tespit edip, uygun ve geçici nitelikte bir nafaka takdir etmesi bir zorunluluktur. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2011 tarihli ve 2011/2-533 E., 2011/670 K. sayılı kararı ile de benimsenmiştir.

Bu genel açıklamaların ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; tarafların bir yıl süre ile evli kaldıkları, süregelen anlaşmazlık neticesinde eşlerin ayrı yaşamaya başladıkları ve hükmün boşanma yönünden taraflarca istinaf kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleştiği görülmektedir. Yapılan yargılamada dosyada mevcut ekonomik ve sosyal durum araştırma tutanağına göre kadının muvazzaf asker, erkeğin ise avukat olduğu anlaşılmaktadır. Boşanma davası açılmasıyla eşlerin birbirlerine karşı evlilik birliğinden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerinin devam ettiği hususu tartışmasız olduğuna göre; boşanma davasının açılmış olması nasıl ki eşlerin birbirlerine karşı olan sadakat yükümlülüğünü ortadan kaldırmıyorsa, aynı şekilde birliğin giderlerine güçleri oranında katılmak zorunluluklarını da ortadan kaldırmamaktadır. Eşlerin açılan boşanma davası nedeniyle ayrı yaşamaları, tek başına yaşanmak zorunda kalan evin en azından elektrik, su, doğal gaz, aidat, iletişim, varsa kira vs. gibi zorunlu ortak “geçim” giderlerini sonlandırmamakta, aksine bu giderler devam etmektedir. İşte eşler, her ne kadar boşanma aşamasında da olsalar; kanundan doğan bu yükümlülükleri gereği devam eden zorunlu giderlere güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılmak zorundadırlar. Tarafların gelirinin bulunması TMK’nın 169. maddesine dayalı tedbir nafakası hükmedilmesine engel değildir. Böyle bir durumda, eşlerin elde ettikleri gelirler ancak diğer eşin birlik giderlerine katılmadaki oranını belirlemede bir ölçü olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Medeni Kanun’da yer alan kadın ve çocukların infak ve iaşesinin kocaya ait olduğuna ilişkin hükmün TMK ile değiştirilerek, eşlerin evlilik birliğinin giderlerine katılma konusunda eşitlik ilkesinin kabul edildiği, dolayısıyla artık her iki eşin de giderlere katılmak zorunda olduğu, giderlere katılmada ölçü olarak eşlerin güçlerinin esas alındığı, TMK hükümlerine göre eş yararına tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için tarafların malî durumlarının bunu gerekli kılıp kılmadığına bakılması gerektiği, bu husus gözetildiğinde somut olayda kadın eş yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. O hâlde, tedbir nafakası yönünden de Hukuk Genel Kurulunca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. ''

Yine bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/635 Esas, 2011/688 Kararında da :

''...Diğer taraftan, ayrılık durumunda evlilik birliği hukuken devam ettiğine göre, eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmak durumundadır. Bu nedenle, ayrı yaşamda haklı olan eş, diğer eşten tedbir nafakası isteyebilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği davalı (koca), birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK md.186/3). Davacının (kadının) gelirinin bulunması, davalının (kocanın) ortak giderlere (elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs) katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmaz; bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Davacının (kadının) gelirinin bulunması, ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir. Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmeli; "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka takdir etmelidir.

Somut olay yönünden yapılan değerlendirme sonunda çoğunlukça; açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler ile yargısal uygulama gözetildiğinde, özellikle ayrı yaşam hakkını kazanan kadın için tedbir nafakası verilmesinin yıllardır kabul gördüğü; ayrı yaşayan eşin ekonomik durumu iyi olsa dahi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun yukarıda açıklanan hükümlerine göre az veya çok katkıda bulunacağı; kadının gelir durumunun ancak takdir edilecek nafaka miktarına etkili olabileceği görüşü benimsenerek, sonuçta davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği oy çokluğu ile kabul edilmiştir...''

Şeklinde karar verilerek yazımızda anlatmaya çalıştığımız hukuki imkan detaylı şekilde vurgulanmıştır.

Bu şekilde bahse konu durumlarda eşlerin birbirlerinde boşanma davası devam ederken tedbir nafakası talep edebileceklerini, bu konuda cinsiyetin veya gelirinin olmasının tek başına ret sebebi olamayacağını, her somut olayın profesyonel avukatlık hizmeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini tekrar etmek isteriz.

EKONOMİK DURUMU DAHA İYİ OLAN EŞE NAFAKA VERİLİR Mİ ?

Ekonomik durumu daha iyi olan eş lehine, boşanma davası sırasında tedbir nafakası verilip verilememesi konusunda; bunun belli şartlar altında mümkün olduğunu belirtmekle birlikte uygulamada mahkemelerce eşlerin gelirlerinin birbirine yakın olması nedeniyle bu taleplerin reddedilme oranının daha yüksek olduğunu belirtmeliyiz.

Boşanma veya ayrılık davasında geçici tedbir nafakası isteyenin ekonomik durumunun eşinden daha iyi olması diğer eşin nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Yine yazımızın bir üst başlığında belirlenen bu sorunun cevabına ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilmiş bir karar mevcuttur

Yoksulluk nafakası talebi bakımından ise bu durum biraz daha farklı olup, boşanma ile yoksulluğa düşme şartı kapsamında eğer diğer eş kendi rızası ile eşine nafaka ödemeyi kabul etmiyor, nafaka ödemek istemiyorsa mahkeme tarafından bu konuda lehe karar verilmesi daha zordur. Ancak bu durum boşanma davası sırasında karar kesinleşene dek tedbir nafakası istenemeyeceği anlamında gelmemektedir.

İlgili soruların yanıtlarını yazımızda açıklamaya çalışarak bu kısımda yazımızı sonlandırıyoruz. Bu konuda ve de her hukuki durumda hak kaybı yaşamamak için avukat yardımı almanızı tavsiye eder, bu yazının şahsi görüşlerimizi içermekte olup hiçbir suretle bundan kaynaklı hukuki bir sorumluluğumuz olmayacağını önemle bildiririz.